Page 16 - GencNazar
P. 16
Tuğba PEKBALCI
SALGINDAN TEFEKKÜRE
Şubat ayının ortalarıydı. 10/ A sınıfına dersim vardı. Derste dünya gündeminden söz açılınca
bir öğrencim: “Hocam, Çin’de korona diye bir virüs var. İnsanlar düşüp düşüp ölüyorlar, çok bulaşıcı
bir hastalıkmış.”dedi. Etkilendim ya da üzüldüm desem belki yanlış söylemiş olurum. Zira o günlerde
ülkemin içinde öyle derin yaralar vardı ki -Elazığ depremi, Van’da düşen çığ faciası, İdlip şehitlerimiz-
Çin’deki bir virüs benim dikkatimi hiç çekmedi. İtiraf etmeliyim ki Çin’den buraya gelmez herhalde
diye düşündüm. Ve dersime devam ettim.
Algıda seçicilik olmalı ki sürekli karşıma çıkmaya başladı bu virüs. Ve korku denen ateş filiz verdi
içimde. Korona’nın saldırganlığından mı korkuyordum yoksa “Acaba biz de helak edilen kavimler
arasına mı gireceğiz?” düşüncesinden mi bilmiyorum. Çünkü 2020 yılı dünyanın üzerine bir kara bulut
gibi çökmüştü. Felaketin biri bitmeden diğeri başlıyordu. Bunlar bize bir işaret mi diye düşünmeden
edemiyordum. Ben buraya kadar gelmez inşallah Çin çok uzan diye düşünürken bu illet yaklaştıkça
yaklaştı bize. İran, Avrupa ülkeleri derken fazla bekletmeden bizim de kapımızı çaldı maalesef. Bir gece
yarısı iki gözümün çiçeği Sağlık Bakanımız büyük bir hüzünle duyurdu ilk vakanın ortaya çıktığını. Ve
bunu takip eden bütün geceler haram olmaya başladı hepimize. Korku çığ gibi büyüyordu içimde.
Haberlerde tek konu bu olmaya başladı ve her kanal Amerika dahil birçok gelişmiş ülkenin çok
zor durumda olduğunu, hastanelerin felç olduğunu; maske, dezenfektan gibi birincil ihtiyaçların
karşılanmadığını söylüyordu. Bunları gördükçe kaygılarım da korkularım da iyice artmaya başladı.
16