Page 19 - Kalemyar
P. 19
bir elin be parmağını geçmemi ti. Okula
vardığımda paydos zili çalmı tı. Öğrenciler
köy traktörünün römorkuna binmek için
ko uyorlardı. Lastik tırabzanıma kadar ıslanmama
aldırmadan binmi tim traktörün römorkuna.
İkinci sınıfın ikinci döneminde, daha
sekiz ya ındayken Gazi YİBO’ya ba lamı tım.
Köy okulunda okuyamayacağımı anlayan
babam beni ve abimi yatılı okula kaydetmi ti.
Eğitiminin daha iyi olduğunu söylüyordu
abime. Babam gözümden yanaklarıma doğru
yuvarlanan gözya ımı görmü ki bizi teselli
ediyordu. Abime on be gün sonra okulun
yanından geçen Sason arabasına binmemiz ve
köyümüze yakın olan kaplıcaya vardığımızda
inmemiz gerektiğini tembihliyordu. Abimin
eline be lira verdikten sonra gitti babam.
Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Gün
boyu abimin elini hiç bırakmamı tım. Ak am
yemeği yenilmi etüt saati bitmi ti. Pansiyon
önünde tüm öğrencileri toplayan nöbetçi
öğretmen, “Aynı sınıf seviyesinde olanlar aynı
odaya yerle ecek.’’ demi ti. Kulaklarım nereden
bilsindi hayatımı deği tiren, beni ben eden
sesinizi ilk defa i iteceğini. Sizin sözlerinizle
ba ımdan a ağı kaynar sular bo almı tı. Bu
demek oluyordu ki abimden ayrılacaktım.
Abimin elini sımsıkı tutmu ağlıyordum. O anda
siyah saçlarıma dokunan bir eli hissetmi tim.
Sonra yüzüme öyle bir dokunuvermi ve
“Sen ne tatlı çocuksun öyle, benim bir oğlum
var sana benziyor. Söyle bakalım neden
ağlıyorsun?’’ demi ti. Hıçkırarak abimle aynı
odada kalmak istediğimi söylediğimde
karde olanların aynı odaya yerle ebileceğini
söylemi tiniz. Sadece bir dokunu ve yine
19